Tarihte Kıyafetname ve Örnekleri

Giyinmenin bir yaşam biçimi olduğu günümüzde, kıyafetler sadece fiziksel bir koruma aracı değil, aynı zamanda kişinin karakterini, düşüncelerini, sosyal ve ekonomik durumunu yansıtan sembollerdir. Özellikle aristokrat sınıfı tarafından kıyafetlerin gösterişli ve dikkat çekici olması bunun en büyük göstergelerindendir. Kıyafetlerin zamanla değişen anlamlarını ve statü sembolü olarak kullanımını incelemek için ilk elden kaynak olan kıyafetnamelere başvurulması gerekir. Klasik Türk edebiyatında kıyafetnameler, kıyafetlerin anlamlarının, tarihsel ve sosyal bağlamlarının yer aldığı oldukça önemli eserlerdir. Bu çalışmada kıyafetnamelerin önemi ve özellikleriyle birlikte Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış bazı örneklerinden bahsedilecektir.

Kıyafetname Nedir?

Kıyafetname, kelime anlamıyla “kıyafet” (giysi) ve “name” (kitap, mektup) kelimelerinin birleşimiyle oluşmuş bir isimdir. Klasik Türk edebiyatında ise kıyafetname, içerdiği kıyafetlerin tanımına göre biçim özellikleriyle ilgili bilgi veren eserlerdir. Sadece Osmanlı Türkçesiyle yazılmış 16 adet kıyafetname bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Tezkiretü’l-Bürrak, Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Nakşibendi, Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Halveti, ve Kitab-ı Kıyafet’tir.

Kıyafetname Ne İşe Yarar?

Giyinmenin bir yaşam biçimi olduğu günümüzde, kıyafetler sadece fiziksel bir koruma aracı değil, aynı zamanda kişinin karakterini, düşüncelerini, sosyal ve ekonomik durumunu yansıtan sembollerdir. Özellikle aristokrat sınıfı tarafından kıyafetlerin gösterişli ve dikkat çekici olması bunun en büyük göstergelerindendir. Kıyafetlerin zamanla değişen anlamlarını ve statü sembolü olarak kullanımını incelemek için ilk elden kaynak olan kıyafetnamelere başvurulması gerekir. Klasik Türk edebiyatında kıyafetnameler, kıyafetlerin anlamlarının, tarihsel ve sosyal bağlamlarının yer aldığı oldukça önemli eserlerdir. Bu çalışmada kıyafetnamelerin önemi ve özellikleriyle birlikte Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış bazı örneklerinden bahsedilecektir.

İlk olarak eserlerden ziyade tarihsel bağlamda kıyafetnamelerin önemi üzerinde durmak gerekir. İnsanoğlu var olduğundan beri etrafını korumak için giysilere ihtiyaç duymuştur. Giyinmek yalnızca vücut sıcaklığını korumakla kalmayıp, aynı zamanda insanı dış dünyadan gelen çeşitli etkilerden korur. Giyinmek insanın fiziki görünümünü değiştirmekle birlikte, kişiyi insan topluluğunun bir parçası yapar ve toplumsal hayatın daha kolay bir şekilde sürdürülmesine yardımcı olur.

İnsanoğlunun ilk dönemlerinden itibaren giysiler yalnızca dışarıdan gelen etkilerden korunmak amacıyla değil, aynı zamanda estetik kaygılarla da yapılmaya başlanmıştır. Zamanla değişen moda anlayışı ile giyimler kişisel zevkleri yansıtır hale gelmiştir. Giysilerin gösterişli ve dikkat çekici olması genellikle aristokrat sınıfının imtiyazı olarak görülmüş ve toplumda bu şekilde farklı bir konum edinmişlerdir.

Giyinmek yalnızca fiziksel bir koruma aracı olmaktan öte giderek sosyal ve kültürel kodlar içeren bir iletişim şekline dönüşmüştür. Bunun sonucunda ortaya çıkan çok katmanlı anlam sistemi hem giysilerin hem de giyen kişiler üzerinde büyük bir etkiye sahip olmuştur.

Giyinmenin işlevselliği yanı sıra kişinin kimliğini belirlemesi de oldukça önemlidir. Kıyafetin kişisel kimlik ile ilişkisi oldukça karmaşık olup giyen kişi ile giyilen kıyafet arasında gelişen karşılıklı ilişkiyi içerir. Kıyafetin kişisel kimliğe olan etkisi şu şekilde açıklanabilir: Kişi kendisini ait hissettiği gruplara benzer şekilde giyinirken, giydiği kıyafetin kendisine kazandırdığı imajla birlikte kişiliğinin de gelişmesine katkıda bulunur.

Kıyafetin sadece kişinin dış görünüşünü değil ruh halini de etkileyebileceği yapılan birçok araştırmada ortaya çıkmıştır. 1980’li yıllarda yapılan araştırmalarda kıyafetin kişinin ruh hali üzerinde olumlu etkiler yarattığı gözlemlenmiştir. 2012 yılında yapılan başka bir çalışmada ise giyilen giysinin kalite düzeyi ile ilgili farkındalık oluşturulması durumunda bunun kişi üzerinde olumlu psikolojik etkilere yol açtığı bulunmuştur. Giyilen giysinin rengi ile ruh hali arasındaki ilişkiyi araştıran bir çalışmada ise farklı renklerin insanların ruh hali üzerinde farklı etkiler yarattığı bulunmuştur.

Giysilerin değişen anlamları üzerine çalışmak için ilk elden kaynak olan kıyafetnamelere başvurmak gerekir. Klasik Türk edebiyatında kıyafetnameler, kıyafetlerin tarihsel ve sosyal bağlamlarının yer aldığı oldukça önemli eserlerdir.

Kıyafetname Özellikleri

Klasik Türk edebiyatında kıyafetnamelerin özelliklerini genel hatlarıyla şu şekilde sıralamak mümkündür:

Tahkiki Usul: Genellikle tahkiki usul ile kaleme alınmış olan kıyafetnameler özellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde popülerlik kazanmıştır.

Tasvir: Kıyafetnamelerin en önemli özelliği tasvir etmeleridir. Kıyafetler cinsiyetlerine göre tasvir edilirken, çoğunlukla cinsiyetler ayrı ayrı ele alınır.

Tarihsel Bilgi: Kıyafetlerin tarihsel bağlamda geçirdiği değişimleri inceleyen kıyafetnamelerde özellikle o döneme ait tarihsel bilgiler de yer alır.

Hikmetli Bilgiler: Dönemin kültürel unsurlarını da içeren kıyafetnamelerde farklı düşünürlere ait hikmetli bilgiler de bulunur.

Tarihte Kıyafetname Örnekleri

Tezkiretü’l-Bürrak

Klasik Türk edebiyatının önemli eserlerinden biri olan Tezkiretü’l-Bürrak ilk kez 1995 yılında Arzu Aydın tarafından yayımlanmıştır. Yazarının Zahid-i Babasî olduğu bilinen Tezkiretü’l-Bürrak özellikle İstanbul’un 18. yüzyıldaki kıyafetlerine dair ilk elden bir kaynak niteliğindedir.

Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olan eserde kadın ve erkek kıyafeti ayrı ayrı tasvir edilirken İstanbul’a özgü diğer bazı unsurlara da yer verilmiştir. Kadınların giydiği giysiler arasında elbise (kaftan), peştemal, yemeni, çarşaf, yengince (hayat), haydari (sarkaç), kuşak, elbise (cilbap), ayakkabı (baba), başlık (kalpak), kurşunluk, sakalikan (saçaklık) ve sarık sayılabilir.

Eserin içinde kadınların giydiği giysilerin dışında şalvarlara da yer verilirken onların kumaş cinsine göre ayrımı da yapılmıştır. Kadınların şalvarı hem günlük yaşamda hem de özel günlerde giymesi oldukça yaygındır. Gelişen modaya göre şalvarlar kumaş kalitesi açısından birbirinden ayrılırken bunlar arasında kanvas şalvar, dimağ şalvarı, sıkma şalvar ve kırmızı şalvar sayılabilir.

Kadınların kullandığı çarşafların kalitesi de oldukça önemlidir. En kaliteli çarşaflar beyaz olup bunlar arasında ilk sırada gelirken ardından siyah çarşaflar gelir. Eserin yazıldığı dönemde kadınların giydiği en güzel beyaz çarşafın kaynağı ise Bursa ilidir.

Erkeklerin giydiği giysilere de yer verilen eserde erkekler için tülbend (sarık), fes, gömlek, pantolon (şalvar), kaftan, çuha zırhı (kuşak), kuşak, kırbaç ve ayakkabı sayılabilir.

Kıyafetlerle birlikte dönemin yaşam tarzı hakkında bilgi veren Tezkiretü’l-Bürrak; kadının evinden dışarıya çıkmamış olması, namus anlayışının yüksekliği gibi sosyal normlara dair bilgiler içerir.

Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Nakşibendi

İstanbul’da 1720 yılında yayımlanan Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Nakşibendi adlı eser ise usta şair Nailî’ye aittir.

Klasik Türk edebiyatının önemli eserlerinden biri olan Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Nakşibendi’nin ilk nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’nde kayıtlıdır. Yazarının ünlü divan şairi Nailî olduğu bilinen eser gerek yazarının otoritesi gerekse içeriği nedeniyle Osmanlı kültür tarihine ışık tutan önemli kaynaklardan biri olmuştur.

Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış olan eserde İstanbul’un 18. yüzyıldaki sosyal hayatına dair ilk elden kaynak niteliğinde bilgiler yer alır. Eser, kadın ve erkek kıyafeti olmak üzere iki kısımda toplanmıştır. İçerisinde yer alan kadın kıyafetlerinin tamamı İslam hukuku açısından mahrem olan “helâl” sınırlar içinde tasvir edilmiştir.

Eserin kadınlara ayrılan kısmında İstanbul’a özgü diğer bazı unsurların yanı sıra kadınların giydiği giysilere detaylıca yer verilirken erkeklere ayrılan kısmında da dönemin erkek giyim tarzına dair bilgiler bulunur.

Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Nakşibendi’nin içeriği yalnızca dönemindeki moda anlayışını yansıtmakla kalmaz; aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerine dair ipuçları da verir. Eserin yazıldığı dönemde İstanbul’da kadınların çoğunlukla evde oturması namus anlayışının yüksekliği gibi sosyal normlar bu konuda fikir sahibi olmamızı sağlar.

Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Halveti

Klasik Türk edebiyatının önemli eserlerinden biri olan Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Halveti İstanbul’da 1731 yılında yayımlanmıştır. Eserin yazarı Osmanlı Devleti’nin önemli tarihçilerinden Evliya Çelebi’dir.

Dönemin sosyal hayatına dair bilgiler içeren Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Halveti özellikle İstanbul’un 18. yüzyıldaki kıyafetlerine dair ilk elden bir kaynak niteliğindedir.

Osmanlı Türkçesi ile yazılmış olan eserde kadın ve erkek kıyafeti ayrı ayrı tasvir edilirken İstanbul’a özgü diğer bazı unsurlara da yer verilmiştir. Kadınların giydiği giysiler arasında elbise (kaftan), peştemal, yemeni, çarşaf, yengince (hayat), haydari (sarkaç), kuşak, elbise (cilbap), ayakkabı (baba), başlık (kalpak), kurşunluk, sakalikan (saçaklık) ve sarık sayılabilir.

Eserin içinde kadınların giydiği giysilerin dışında şalvarlara da yer verilirken onların kumaş cinsine göre ayrımı da yapılmıştır. Kadınların şalvarı hem günlük yaşamda hem de özel günlerde giymesi oldukça yaygındır. Gelişen modaya göre şalvarlar kumaş kalitesi açısından birbirinden ayrılırken bunlar arasında kanvas şalvar, dimağ şalvarı, sıkma şalvar ve kırmızı şalvar sayılabilir.

Kadınların kullandığı çarşafların kalitesi de oldukça önemlidir. En kaliteli çarşaflar beyaz olup bunlar arasında ilk sırada gelirken ardından siyah çarşaflar gelir. Eserin yazıldığı dönemde kadınların giydiği en güzel beyaz çarşafın kaynağı ise Bursa ilidir.

Erkeklerin giydiği giysilere de yer verilen eserde erkekler için tülbend (sarık), fes, gömlek, pantolon (şalvar), kaftan, çuha zırhı (kuşak), kuşak, kırbaç ve ayakkabı sayılabilir.

Kıyafetlerle birlikte dönemin yaşam tarzı hakkında bilgi veren Tezkiretü’l-Bürrak-ı Şah-ı Halveti; kadının evinden dışarıya çıkmamış olması, namus anlayışının yüksekliği gibi sosyal normlara dair bilgiler içerir.

Kitab-ı Kıyafet

Dönemin mutasavvıflarından Ahmed el-Geylani’ye ait olan Kitab-ı Kıyafet adlı eser 1800 yılında Hicaz’da basılmıştır.

Klasik Türk edebiyatının önemli eserlerinden biri olan Kitab-ı Kıyafet kadın ve erkek kıyafeti olmak üzere iki kısımda toplanmıştır. Osmanlı Türkçesi ile kaleme alınmış olan eserde özellikle İslam dünyasının çeşitli bölgelerine ait farklı tarzda giyinme gelenekleri tanıtılır.

Kıyafetlerin tanımı ile birlikte özelliklerinin de anlatıldığı Kitab-ı Kıyafet’te tarihi bilgi niteliğinde veriler yer alır. Osmanlı coğrafyasındaki halk arasında yaygın olarak kullanılan giyim eşyaları arasında elbise (kaftan), pantolon (salvar), gömlek, kuşak, fes, tülbend (sarık) gibi parçalar bulunur.

Kıyafetname Neden Önemlidir?

Klasik Türk edebiyatının önemli eserleri arasında yer alan kıyafetnameler sadece içerdikleri bilgileriyle değil aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerinin nasıl inşa edildiğine dair sundukları ipuçlarıyla da önemlidir.

Kıyafetin sadece kişinin dış görünüşünü değil ruh halini de etkileyebileceği yapılan birçok araştırmada ortaya çıkmıştır. 1980’li yıllarda yapılan araştırmalarda kıyafetin kişinin ruh hali üzerinde olumlu etkiler yarattığı gözlemlenmiştir. 2012 yılında yapılan başka bir çalışmada ise giyilen giysinin kalite düzeyi ile ilgili farkındalık oluşturulması durumunda bunun kişi üzerinde olumlu psikolojik etkilere yol açtığı bulunmuştur. Giyilen giysinin rengi ile ruh hali arasındaki ilişkiyi araştıran bir çalışmada ise farklı renklerin insanların ruh hali üzerinde farklı etkiler yarattığı bulunmuştur.

Klasik Türk edebiyatındaki kıyafetnamelerin en önemli özelliklerinden biri onların tarihsel bilgi niteliğidir. Özellikle Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde popülerlik kazanmış olan bu eserlerde hem erkeklerin hem de kadınların tarih boyunca yaşadığı değişim gözlemlenebilirken aynı zamanda dönemin sosyal hayatına dair ipuçları da bulmak mümkündür.

Scroll to Top