Peygamber Efendimizin Cömertliği
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) cömertliği ile biliniyor ve bu özellikleriyle birçok insan için örnek teşkil ediyordu. Cömertlik, onun karakterinin merkezinde yer alıyor ve onun hayat hikâyeleriyle somutlaşarak günümüze ışık tutuyordu. Peygamberimiz, dünya hayatına dair edinmiş olduğu tüm mal varlığını, bir kenara bırakmayı ve her şeyi Allah yolunda harcamayı benimsemişti. Bu cömertlik anlayışı, sırf insanların ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp aynı zamanda onların gönüllerini kazanarak kendini göstermektedir.
Örneğin, Hazret-i Câbir’in anlattığına göre, Peygamber Efendimiz’den hiçbir zaman “hayır” cevabı duyulmamıştır. Yani insanlar ona bir şey istediklerinde, daima yardımcı olmaya çalışmıştır. Bu durum, onun cömertlik anlayışını ve hayırseverliğini gözler önüne seriyor. O, sahip olduğu her şeyi başkalarıyla paylaşan, gözeten ve elinden geldiğince ihtiyaç sahiplerine yardım eden bir liderdi. Bu bakış açısı, onun hayatına bakıldığında çok net bir şekilde anlaşılmaktadır.
Peygamberimizin cömertliğine dair unutulmaz bir örnek, Uhud Dağı kadar altın sahibiyken bile bunu kendisine saklamadığına dair söylenmektedir. Yanında bulunan sahabesi Ebû Zer’e, altın da olsa bunu kendine ayırmayacağını, bir borcun ödemek için ayırılan kısmı hariç, elinde hiç paranın kalmamasının kendisini mutlu edeceğini dile getirmiştir. İşte bu ifade, onun cömertlikte ne denli ileri bir noktada olduğunu göstermektedir.
Elde Olmayanlarla Üzerine Düşen Sorumluluk
Peygamber Efendimiz’in cömertliği, sadece maddiyatla sınırlı kalmamaktadır. Kendisi, ihtiyaç sahiplerine karşı gösterdiği nezaketi ve merhametiyle de tanınmıştır. Efendimiz, elinde hiçbir şey olmadığında bile yoksul ve muhtaçların dualarına ve gözlerindeki umuda ortak olurdu. Bir yoksul kendisinden bir şey istediğinde, Peygamberimiz maalesef boş döndüğü zamanlarda bile onların gönüllerini alıcı bir sözle yanıtlar ve onların yüzüne tatlı bir şekilde bakmaya çalışırdı. Bu da onun ne kadar ince ruhlu ve alçakgönüllü olduğunu göstermektedir.
Bazen elinde verecek hiçbir şey olmadığında, Efendimiz bu durumdan dolayı utanç duyup kendisini kenara çekme ihtiyacı hissetmiştir. Ancak, bu davranışları onu daha da yüceltiyor. Kur’an-ı Kerim’de, bu tür durumlar için bir nasihat gelmektedir; eğer bir şey veremiyorsanız, en azından gönül alıcı bir söz söyleyebilirsiniz. Peygamberimiz, bu hükmü kendi hayatında örnek almış ve sadece cömertlik sınırında değil, aynı zamanda ahlak ve insani değerler bakımından da yüksek bir seviyede yaşamıştır.
Gerçekten de, onun cömertliği çeşitli başarı ve imkanlarla değil, nefsini terbiye ederek ve ilahi rızayı arayarak şekillenmiştir. Bu anlayış, Müslümanların dünyaya karşı nasıl bir görüş açısına sahip olmaları gerektiği açısından da bir örnektir.
Açlık Çekmesine Rağmen Şükretmek
Peygamber Efendimiz, büyük imkânlara sahip olmasına rağmen bu imkanları kullanmamış, dünya nimetlerine karşı daima bir aldırmazlık göstermiştir. Hayatında hiçbir zaman lüks arayışında olmamış, sadelikten ve tevazudan ödün vermemiştir. Hazret-i Âişe’nin anlattığına göre, Efendimizin ailesi Medine’ye geldiği günden vefat ettiği ana kadar, üç gün bile ardı ardına buğday ekmeği ile karnını doyurmadı. Bu da, ne denli miras aldığı servete sırt çevirdiğinin bir göstergesidir.
Bir gün, Hazreti Ömer, Peygamberimizin evini ziyaret ettiğinde, içinde bulundukları sadeliği görünce gözyaşlarını tutamamıştır. Allah Rasûlü, dünyanın yeşilliğinde bile yaşamayı arzulamadığını ifade ederek; “Ağlama ey Ömer! Dünyada bize sunulan her şey onların, ahiretin de bizim olmasını istemez misin?” diyerek aslında nasıl bir hayat anlayışı benimsediğini de vurgulamıştır.
Peygamberimiz, her şart ve durumda Allah’a şükretmeyi bilmiştir. Hocası tarafından toplumun en muhtaç bireylerine ne kadar cömert davranıldığıyla ilgili sıkı bir şekilde yetiştirilmiştir. Öyle ki bazen karnına taş bağlayarak açlık çekmesine rağmen Rabbine şükretmekteydi. İşte bu cömertliğin en güzel örneklerinden biridir.
Peygamberimizden Öğreneceklerimiz
Peygamber Efendimizin yaşam tarzı bize birçok ders vermektedir. Onun cömertliği, itaatkar bir insan olmanın, çıkar peşinde koşmanın, ruhun zenginliğini aramanın ve paylaşmayı bilmenin önemini ortaya koymaktadır. Bugün, bizler de onun örnek yaşamına bakarak, halimizi gözden geçirip daha merhametkar ve cömert bir kişi olmamız gerektiğinin farkına varmalıyız.
Peygamberimizin bizlere bıraktığı en büyük miras, bu cömertlik gerçekleridir. Bu değerlerin yaşamımızda ne denli önemli olduğunu kavrayarak ve düzenli bir şekilde onları hayatımızda tatbik ederek, gerçek anlamda insan olmanın yolunu bulabiliriz. Cömertlik sadece maddiyatla değil, aynı zamanda ruhsal zenginlikle de alakalıdır.
Her birey, Peygamberimizden örnek alarak sadece elindeki imkânları paylaşmanın ötesine geçmeli, yüreğindeki sevgiyi ve merhameti de yaymalıdır. Çünkü gerçek zenginlik ruh zenginliğidir ve bu zenginliği, başkalarıyla paylaşarak artırabiliriz. Böylece, hem bu dünyada hem de ahiret hayatında gerçek mutluluğa ulaşabiliriz.