İşte size birkaç kısa fabl örneği:
Fablda dersler çıkarılmalıdır
İki arkadaş bir fabl kitabı okumakta idiler.
Biri:
“Bu kitaptaki hayvanlar hep insanlara benziyor. Neredeyse hepsinin bir kusuru var. Yazar hayvanları insanlara benzeterek onları eleştiriyor.”
Arkadaşı ise:
“Bence öyle değil. Bence yazar bu hayvanlar aracılığıyla insanlara erdemli olmayı öğretiyor. Ne dersin, fareler insanlardan daha mı cesur?”
İş işten geçtikten sonra pişmanlık
Bir aslan ormanda hasta yatmaktaydı. Bu durumu gören hayvanlar, kralları için endişelendiler ve hemen yemek getirmeye koyuldular. Her biri ayrı bir yiyecek getirdi. Sırasıyla geldiler ve hepsi de birer kap dolusu yiyecek getirmişlerdi.
En son gelen fare, masanın üzerini iyice doldüğünü görünce korkusuzca öne atıldı ve kralın önüne bir lokma peynir bıraktı.
Aslan öfkeyle:
“Bu ne cesaretsizlik böyle? Beni hasta yatağımda miğfer gibi bir kap peynirle mi alay ediyorsun?”
Peygiri getiren fare, öfke ve korkuyla deliklere doğru yürişürken diğer hayvanlar ona şöyle seslendiler:
“Hey aç gözlü fare! Sen yüzünden hepimiz birer kap peynir getiriyoruz. Çok şanslısın ki krallımız hala hayatta. Eğer ölürse seni deliklerinde bulacak ve seni affetmeyecek!”
Açgözlülük sonu felakete sürükler
Bir çiftçi bir sabah tarlasına gittiğinde tavuklarının altına yumurta koyduğunu gördü.
Tabii ki bu altın yumurta tavukların en değerli özelliğiydi.
Her gün bir altın yumurta alan çiftçi çok zengin oldu.
Fakat açgözlülüğü yüzünden her gün bir altın yumurta almakla yetinmedi ve tavukları kesip karnında daha çok altın yumurta bulmayı düşündü.
Tavukları karnına kısmen doyurmuş olarak kesip açtığında gördü ki tavuk karnında hiç altın yumurta yoktu.
Sonuç olarak açgözlülüğü yüzünden hem tavuklarını kaybetti hem de her gün bir altın yumurta kazanma şansını yitirdi.
Kendini geliştirme fırsatını değerlendirme
İki arkadaş uzun bir yolculuğa çıkmışlar. Yolculuk sırasında çok acıkmışlar ve bir ağacın altında oturmaya karar vermişler.
Arkadaşlardan biri hemen yemeğini çıkarmış ve ağacın altında yemeye başlamış.
Digeri ise biraz daha ileride iki ayı görünce arkadaşını uyararak kaçmış.
Arkadaşlarından biri kaçarken diğerinin arkasını dönüp kaçamadığı için iki ayının kurbanı olmuş.
Arkadaşlardan biri ayılardan kurtulmuş ve yine yemek için oturmuş.
Arkadaşının kurban olduğunu gören diğer arkadaş hemen kaçmaya başlamış.
Bu sefer iki ayıdan da kurtulmuş ve arkadaşının akıbetini paylaşmamış.
Açgözlülük yolunda yapılan hatalar
Bir zamanlar çok zengin bir adam varmış. Fakat ölüm döşeğindeymiş ve çok açgözlüymüş. Servetini fakirlerden ve yoksullardan saklamak için bütün hayatı boyunca didinip durmuş. Ölürken bile paralarını toprağa gömmeyi düşünüyormuş. Bu sırada karısı elmas yüzüğünü takıp paraları saymaya başlamış. Zengin adam bunu görünce:
“Yaşarken bile bu kadar açgözlüdün. Ölünce de karının elmas yüzüğünü takıp paraları saymaya başlamış. Bu yaptığın hiç de hoş değil!” demiş.
Karısı adamın bu sözlerine karşılık olarak:
“Sen de yaşarken açgözlülük yaptın. Ölünce de benim yüzüğümü takıp paraları saymaya başladın!” demiş.
Kibirlenenler er geç düşerler
Kibirli bir kaplan bir gün ormanda dolaşıyormuş. Diğer hayvanlar onu görünce çok korkmuşlar.
Fakat ayılar ondan hiç korkmamışlar. Kaplan ne kadar bağırıp çağırsa da korkmamışlar.
Bunun üzerine kaplan çok öfkelenmiş ve ayılara seslenerek:
“Beni neden saymıyorsunuz? Tiger diye biri varmış diye duyuyordum. Şimdi kendiniz gördünüz, değil mi? Tiger diye biri var!”
Bunu duyan ayılar gülerek:
“Tiger diye birinin var olduğunu sen de duydun ama bizi hiç saymadın, öyle mi?”
Tiger ayılara doğru atıldığında artık çok geçti. Ayılar kaplanı yendi ve kaplan kibirli davranışının bedelini ağır ödedi.
İnsanı hayvan olmaktan kurtaran erdemdir
Bir zamanlar bir tilki ve bir aslan arkadaş olmuşlar. Birlikte dolaşıyorlarmış. İçlerinden biri –bilmiyoruz hangisi olduğu için her ikisinden de bahsedelim- bir köye girmiş ve o köyün insanlarına görünmüşler.
İnsanlar bu iki hayvana görünce çok korkmuşlar. Koşarak evlerine girmişler.
Daha sonra köyün bilgesi bu iki hayvandan birinin yanına gelmiş ve:
“Hiç bu kadar korkunç iki yaratık gördüm mü? Ne kadar çirkinler!” demiş.
Erdemsiz biri olarak görülen bilge, hayvanların yanına gelince onlara şöyle seslenmiş:
“Siz ne kadar çirkin iki yaratık! Hiç bu kadar korkunç bir şey gördüm mü? Neden bu kadar çirkinsiniz?”
Erdem sahibi olan bilge, hayvanların yanına gelince Erdem sahibi olmaktan dolayı onlara katılan biri oldu.
Korkaklık kaçmakla değil dayanmakla anlaşılır
Bir ayı ile bir tilki arkadaş olmuşlar ve birlikte dolaşmaya başlamışlar.
Bir gün beraber bir ağaçtalar iken üst dallarda bir örümcek görmüşler.
Tilki, örümceğin ağını yemeye karar vermiş. Örümcek bunu görünce çok korkmuş ve kaçmaya çalışmış. Ayı ile tilki hemen aşağıya inip örümceğin peşine düşmüşler.
Tilki ile ayının peşine düştüğü örümcek kaçarken ağını kaybetmiş ve düşmüş.
Tilki ile ayı hemen örümceğe seslenmişler:
“Hey, nereye kaçıyorsun? Ağsız kaldın mı? Biz sana örümceğim diye seslendik sanırım sen bizi duymadın.”
Tilkinin duyduğu sesi duyunca hemen aşağıya inip ağını almış ve tekrar tırmanmış.
Bir süre sonra tekrar ağını kaybeden örümcek, tekrar seslerini duyunca hemen aşağıya inip tekrar tilki ile ayının yanına gelmiş ve onlara tekrar seslenmiş.
Tilki ile ayının örümceğe seslenmeleri onu yeniden ağını almaya teşvik etmişti. Böylece korkusuzluğunu iki kez ortaya koyan örümceğin ismi artık adının önüne eklenmeye başlamıştı: “Korkusuz Korkusuzluk.”
Açgözlülük insanı perişan eder
Bir zamanlar çok açgözlü bir kadın varmış. Bu kadının sadece bir tane ineği varmış. İneğini çok kıskanıyormuş ve kimseye göstermiyormuş bile. Iğdır’dan Van’a gitmiş ama ineğini de yanında götürmemişmiş. Kocası ineği satmak isteyince de satmamış, kocasına çok öfkelenmiş ve eşeğine vurmuş.
Bu kadının açgözlülüğünü gören Tanrı ona bir ders vermeye karar vermiş ve ona bir erkek çocuk vermiş.
Açgözlü kadın hemen çocuğun ismini de ineğin adıyla aynı koymuş.
Bunu gören Tanrı kadına gülerek:
“Sen önce iğrenç açgözlülüğünla Tanrı’nın lütfuna mazhar oldun, şimdi de Tanrı’nın lütfu sayesinde çocuğun oldu, öyle mi? Nankör kadın! İkizet, üçüzet… Adını ne koyarsan koy, yine de Tanrı’nın lütfunu kabul et!” demiş.
Erdemsizlik utandırır
Bir zamanlar bir aslan ile bir kaplan arkadaş olmuşlar ve birlikte dolaşmaya başlamışlar.
Ellerine geçen her avı beraber paylaşıyorlarmış. Fakat ikisi de çok açgözlüymüş.
Bir gün yakaladıkları avdan hiç pay almayan bir tilkiye rastlamışlar ve onu avlarına ortak etmeye karar vermişler.
Tilki, aslan ile kaplanın dost olduklarını duyunca hemen onlara şöyle seslenmiş:
“Dost olmak ne güzel şey! Er geç dostluk meyvelerini verir! Ben de size dostluk meyvelerinden birini hediye edeyim.”
Bunu duyan aslan ile kaplan hemen birbirlerine bakıp gülerek tilkiye:
“Biz her zaman birlikte avlanırız. Sen de bize katıl ve her avda payımıza düşeni al!” demişler.
Tilki bu teklifi kabul etmiş ve onlara katılmış.
Erdemsizliğin bedeli ağır olur!