Etik Nedir?
Etik, bireylerin davranışlarında doğru ve yanlış arasındaki ayrımı belirlemeye yardımcı olan felsefi bir alandır. Türkçede ahlak bilimi olarak da adlandırılan etik, bireylerin kendi özerklikleri doğrultusunda hareket etmelerini ve toplumlarımız içinde sağlıklı ilişkiler kurmalarını desteklemektedir. Etik kelimesi, antik Yunan’daki ‘ethos’ kavramından türetilmiştir ve ‘karakter’ ya da ‘kişilik’ anlamlarına gelir. Bu bağlamda etik, bireyin seçimlerini etkileyen dini, kültürel ve toplumsal normların ötesinde, özde doğrunun ne olduğunu anlamaya çalışmak anlamına gelir.
Etik, bireylerin hedeflerine ulaşırken benimsediği yolların ve yöntemlerin ne kadar kabul edilebilir olduğunu tartar. Dolayısıyla, etik, sadece kişisel bir mesele değil, aynı zamanda bir toplumsal sorun da olarak ortaya çıkar. Günlük hayatımızda karşılaştığımız birçok durumda, bireylerin etik ilkeler doğrultusunda hareket etmemeleri, etik dışı davranışların ortaya çıkmasına neden olur. bu tür davranışların önüne geçmek için etik ilkelerin farklı alanlarda nasıl uygulanabileceğine dair bir anlayış geliştirmek gereklidir.
Birçok alanda, özellikle bilim, iş dünyası ve sağlık gibi kritik sektörlerde etik kuralların ihlali, yalnızca bireyleri değil, tüm toplumu etkileyen sonuçlar doğurabilir. O nedenle, bu yazıda, etik dışı davranışlara dair somut örnekler sunarak bu fenomene dair farkındalığı artırmayı hedefliyoruz.
Etik Dışı Davranışlar
Etik dışı davranışlar, bireylerin veya grupların, kabul edilebilir toplumsal norm ve değerlerin dışına çıkması anlamına gelir. Bu tür davranışlar, çeşitli kategorilere ayrılabilir. Örneğin, şiddet ve saldırganlık gibi davranışlar, bireyler arası ilişkilere zarar verirken; sömürü, bencillik, dedikodu gibi eylemler de toplumun genel yapısını olumsuz etkileyebilir. Aynı zamanda, cinsel taciz, ayrımcılık ve hakaret gibi davranışlar da bu kategoriye girer ve bireylerin zaten zayıf olan konumlarını daha da güçsüz hale getirir.
Etik dışı davranışlar bilim alanında da yaygın olarak görülmektedir. Bilimsel araştırmalarda verilerin manipülasyonu, sahte verilere dayalı yayınlar veya intihal gibi durumlar, sadece bireyin kariyeri üzerinde değil, aynı zamanda bilim topluluğu ve toplum üzerinde de derin etkiler bırakabilir. Bu tür davranışlar, bilimin güvenilirliğini sarsar ve isteyen herkesin bilgiye ulaşma şansını tehlikeye atar.
Bir grup etik dışı davranış örneği uluslararası düzeyde yaşanmış olaylarla daha iyi anlaşılabilir. Bu olaylar, belirli bireylerin ya da grupların, kendi çıkarları doğrultusunda bilimsel ilerlemeyi nasıl engelleyebileceğine dair ipuçları sunmaktadır.
Alsahti Olayı
1975 yılında Irak’ta tıp öğrencisi olan Elias Alsahti, sahte bir laboratuvar kurarak kanser hastalarının teşhisinde kullanılmak üzere geliştirdiği ‘Bakr Metodu’ isimli bir yöntemi kullanıyor gibi görünmüştür. Irak’taki iktidar partisinin başkanının adıyla anılan bu metodun arkasındaki gerçekler pek de parlak değildir. Alsahti, maddi sıkıntılar çektiğinde Ürdün’e kaçmış ve burada yine kanser hastalarının tedavi edildiği gibi görünmüştür. Yaşadığı etik sorunlar, kendisini sonuca götüren en zorlu yolda yalnız bırakmamıştır. Ürdün’den Amerika’ya geçiş yapabilmiş ancak orada da araştırmalarını sürdüremez hale gelmiştir. Sonuç olarak, etik ihlalleri nedeniyle Alsahti son dönemlerde kayıplara karışmış ve iki yıl boyunca 60’a yakın sahte makale yayımlamıştır.
Bu olay, etik dışı davranışların sadece bireysel sorunlar olmadığını, beraberinde toplumsal ve bilimsel bütünlüğü de tehdit eden bir durum oluşturduğunu göstermektedir. Alsahti’nin sahte verilerle yürüttüğü araştırmalar, kanser hastaları için değil, kişisel çıkarlar için yürütülen bir kurgu oluşturmuştur. Dolayısıyla, bu tür etik dışı davranışların sonuçları uzun vadede hem bireyler hem de toplum için yıkıcı sonuçlar doğurabilir.
Bu olayın getirdiği sonuçlar, bilim dünyasında etik ilkelerin ne kadar hayati bir rol oynadığını göstermektedir. Varlığı hem bireysel hem de kolektif bir sorumluluk alanı yaratır. Bilimin güvenliği adına alınan etik önlemler, bu tür davranışların önüne geçmek için büyük bir gerekliliktir.
Gullis Olayı
1970’li yıllarda, Max Planck Enstitüsü’nde çalışan Robert Gullis ve Dr. Hamprecht’in yayınladığı dört makale, sinir hücrelerinde cAMP ve cGMP konsantrasyonlarına odaklanmıştır. Ancak Gullis enstitüden ayrıldığında, aynı deneylerin tekrarlanması istense de arkadaşları aynı sonuçlara ulaşamamıştır. Gullis, deney sonuçlarının gerçek olmadığını kabul etmiş, bu durum hem kendisinin hem de enstitünün prestijini ciddi şekilde zedelemiştir.
Bu olayda, araştırmacıların bir laboratuvar çalışmasında elde ettikleri sonuçları manipüle etmeleri, bilimin güvenilirliğini sarsmıştır. Bilim dünyası, bu tür etik dışı eylemlerle birlikte, okuyucuya geçmişin yanlış bilgiyle yönlendirmesi, ciddi bir sorun olarak karşısına çıkmaktadır. Gullliş’in itirafı, bilimsel çalışmalardaki saygıyı ve güvenilirliği tekrar sorgulayan önemli bir örnek teşkil etmektedir.
Bu olay, bilimin itibarını zedeleyen başka bir durumla beraber, bilimsel dergilerin de önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Bilimsel yayınlar ve araştırmalar, okuyucu ve araştırmacılar arasında bir güven bağı oluşturarak bilgiyi doğru yansıtmalıdır. Etik dışı bireysel eylemler, bu bağı zedeleyerek bilimin tüm topluma sağladığı faydayı ortadan kaldırır.
Soman Olayı
NIH’den Helena Wachslicht Rodbard’in 1978’de bir el yazısını gündeme getirmesi, ahlaki etik çatışmaların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Philip Felig tarafından değerlendirilen el yazısı, sonucunda Felig’in, çalışmanın yayınlanmaması gerektiğini yazıp imzalaması ile gelişmiştir. Ancak Felig, çalışma sonuçlarını kendi adıyla yeni bir el yazısında yeniden sunma çabasında bulunmuş ve bu süreçte Rodbard’ın kabul edilmeyen manüskritinin paragraflarını çalmıştır.
Bu olay, araştırma etiğine dair ciddi bir sıkıntıyı gözler önüne sermektedir. Felig’in etik olmayan davranışı, sadece bir bireyin değil, aynı zamanda bilim dünyasının ahlaki durumu ile ilgili sarsıcı sonuçlar doğurmuştur. Hırs ve kişisel çıkarlar, bilimin itibarını ve dürüstlüğünü nasıl yok edebileceğini gösteren çarpıcı bir örnektir.
Sonuç olarak, Soman olayı, bilimin sağladığı bilgi ve keşifler göstermektedir ki, bu tür özensizlikler sonucu bilim alanında kayıplar yaşanabilir. Bu durum, araştırmacıların takip etmesi gereken etik kuralların ne kadar önemli olduğunun hatırlatılması açısından değerlidir.
Slutsky Olayı
California Üniversitesi’nde radyolog Robert Slutsky, doçentlik atama sürecinde yaptığı incelemelerde, yayınlarının sayısının yanı sıra kalitesi üzerine de bir sorun olduğunu fark etmiştir. Yapılan incelemelerde, istatistiksel hatalar ve etik sorunlar barındıran birçok makale tespit edilmiştir. Slutsky, iki eserinin sonuçlarının aynı olduğu gerçeğiyle karşılaşınca işinden istifa etmek zorunda kalmıştır.
Bu olay, bilim içinde etik sorunların nasıl başgösterdiğinin somut bir örneğidir. Slutsky’nin durumu, hastaların sağlığı ile ilgili konularda bilgiye ulaşmada güvenilir kaynakların ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar. Akademik titizliğin eksikliği ve etik normların göz ardı edilmesi, topluma hizmet eden bir sektörde ciddi hasarlara yol açabilir.
Sonuç itibaren, bu tür olaylar, temel etik ilkelerin sürekli olarak hatırlanmasını gerektirir. Bilim insanlarının görevleri, sadece araştırmaları yayınlamak değil, aynı zamanda bu çalışmalarda doğru veri ve prosedürleri takip etmektir. Bilimin ilerleyebilmesi için etik sınırların asla ihlal edilmemesi gerekir.
Matzinger Olayı
Matzinger, bilim dünyasında en fazla medyatikleşen olaylardan birini yaşamıştır. 1978’de yayımlanan bir makalesinde, yazar ortak olarak köpeği Mirkwood’u göstermek suretiyle etik kuralların ihlal edildiğini açıklamıştır. Bu komik çerçevede, hak edilmemiş yazarların makalelerde yer alması dikkat çekmiştir. Matzinger, bu olayı bir tür mizahi üslup ile ele almıştır, ancak aslında altında yatan gerçek çok ciddidir.
Etik dışı yazarlık davranışları, toplumda çoğu zaman en kolay gözden kaçan türlerden biridir. Matzinger’in durumu, bir yazarın orijinal çalışma kadar önem taşıdığını ve yalnızca personel ya da ünvanla değil, gerçekten katkı sağlayarak yazar olunması gerektiğinin altını çizmektedir. Matzinger’in mizahi yaklaşımı, konunun ciddiyetini kaybetmemek adına dikkatli bir tavır sergilemiştir.
Matzinger olayı, bilim dünyasında etik olup olmamasının sorgulanmasına neden olan bir örnektir. Bilim insanlarının, doğru bir dizi etik kural ve standartlara uyması gerektiği gibi, daha geniş anlamda dünya üzerinde yaratabilecekleri etkiye karşı da dikkatli olmaları gerekir. Bu olay, etik kuralların gözardı edilmesinin sonuçlarını ortaya koymaktadır.
Schön Olayı
Jan Hendrik Schön, 1998 yılından itibaren elektrikteki yük hareketleri üzerine yaptığı çalışmalarla dikkat çekmiştir. 2001’deki araştırmalarında yaşanan yoğun yayın sayısı, Schön’ün araştırmasının şüpheyle karşılanmasına neden olur. Cornell Üniversitesi’nin fizikçileri, Schön’ün birden fazla makalesindeki verilerin aynı olduğunu farkettiklerinde, araştırmaya derinlemesine bakmaya karar vermişlerdir.
Schön’ün yayımladığı 16 makalede fabrikasyon ve veri sahteciliği olduğu belirlenmiştir. Bu durum yalnızca Schön için değil, aynı zamanda atıştığı diğer araştırmacılar ve akademik dergiler için de büyük bir utanç kaynağı olmuştur. Schön’ün bilimdeki itibarı nedeniyle yaptığı bu yanlışlık, bilime olan güveni zedelerken, aynı zamanda meslek etiğinin ciddiyetinin hatırlatılmasına yarar sağlamıştır.
Sonuç olarak, Schön olayı, araştırmalardaki etik ilkelerin ihlali nedeniyle elde edilen yanlış sonuçların nasıl yayıldığını göstermektedir. Bu durum, bilim dünyasında etik tartışmalarının süregeldiği bir gerçekliği anlamamıza yardım eder.
Özet Olarak
Yukarıda ele alınan etik dışı davranış olayları, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli sonuçlar doğurmuştur. Bu tür davranışların toplumsal sağlık ve bilim camiası üzerindeki olumsuz etkileri büyük garnitürler oluştururken, araştırmacı ve bireylerin etik kurallarına uyması gerektiği daha iyi anlaşılmıştır. Bu durum, etik söylemin sadece bir gereksinim değil, aynı zamanda etik kullanılarak ürün veya hizmet sunma sorumluluğu anlamına geldiği bir bilgiyi pekiştirmiştir. Günümüz bilim dünyasında etik dışı davranışların önüne geçmek, yalnızca bireysel cepheden değil, kolektif bir sorumluluk gereklidir.
Bu makalede ele alınan örnek olaylar, etik dışı davranışların neden ve sonuçlarını açıklamaktadır. Her bir olaydaki samimik kararlara dair sonuçlar, gelecekte bilimin ve toplumun etik çerçeve içerisinde nasıl daha sağlıklı yönetimleri sağlanacağına dair ipuçları vermektedir.
Bu noktada eğitim ve bilgilendirme, etik anlayışının güçlendirilmesi açısından son derece önemlidir. Bireyler, etik kurallara uymaktan ziyade, bunları içselleştirerek yaşam tarzı haline getirmelidir. Sağlıklı bir toplum ve güvenilir bir bilim camiası hayali için, etik kurallarına saygı göstermek kaçınılmazdır.